Sunday, February 16, 2014

Küçük ve Orta Ölçekli IT Şirketlerinde Satış ve Satış Organizasyonu Sorunu

Küçük ve orta ölçekli IT firmalarının patronları genelde IT’nin bir konusunda uzmanlığı olan kişiler. Bir kurumda uzman olarak çalışırken kendi işlerini yapma fikri belirli bir süre sonra ağır basıyor ve kendisi gibi birkaç kişi ile ya ortak olarak ya da beraber çalışmak üzere anlaşarak 3-5 kişilik bir şirket kuruyorlar. Bu yapılanmayı ellerinde olan birkaç hazır iş fırsatı da hızlandırıyor.

Doğal olarak başlarda teknik işleri de kendileri yapıyor. Bu teknik güç ve yaptıkları ilk projelerin referansı ile kendiliğinde işler gelmeye başlıyor. Tabii olarak işler artınca kurulumlara yetişemez hale geliyorlar. Böylece ekibe bir ya da birkaç uzman personel katılıyor. Sonrasında yapılan projelerde çıkan arızalar için mütevazi ve gezici bir teknisyen ekibi kuruluyor. Ekip 10 kişi civarına geldi.

Bu safhada finans ve proje yönetimi için tam zamanlı bir kaynak henüz yok. Patron aynı zamanda hesap kitap ile ve projelerin yönetimiyle bizzat ilgileniyor. Burada hala aktif bir satış eylemi ve ekibinden söz etmek imkansız. Müşteriler de hem satış, hem teknik konular, hem de arıza ve talepler için doğrudan patronla görüşüyor. Başlarda bu patron için çok gurur verici bir durum. İş kendisinin olduğu için tüm müşterilerine gerekli ilgiyi ve ihtimamı gösteriyor. Hatta zaman bağımsız, her çağrıldığında bizzat kendisi olaylara müdahele ediyor. Bu da müşteri memnuniyetini artırdığı için aynı müşterilerden yeni işler gelmeye devam ediyor.

Yeni gelen işlerden bir kısmı yerinde uzman personel barındırmayı da kapsadığı için ekibe birkaç kişi daha katılıyor. Birkaç kişi de işlerin büyümesinden dolayı katılıyor ve ekip 15-20 civarına çıkıyor. Bu durumda patron artık yeterince meşgul ve müşterilerin tüm aramalarına yetişemez durumda. Ekipten konuşması ve insan ilişkileri en düzgün birisini ya da birilerini müşterilerine deklere ederek (bir nevi proje yöneticisi ve satıcı arası) bundan sonra tüm taleplerini bu kişiye iletmelerini rica ediyor. Bu patronun yükünü bir miktar alıyor ama ekibin yönetilmesi de bir hayli güç olmaya başlamıştır artık. Bu durumda ekipteki en uygun gördüğü kişiyi teknik müdür olarak atıyor.

Ekip 20 kişiyi aştığında mevcut işler artık masrafları karşılamamaya başlıyor ve klasik nakit akışı (dönme) sorunu başgösteriyor. Bu noktada patron artık her anlamda kriz yöneten ve tüm işi yangın söndürmek olan birisine dönüşüyor. Artık gündüz çalıştığı tempo ile gece de çalışmak zorunda kalıyor ve bu hem fiziki, hem de ruhsal olarak yıpratmaya başlıyor.
Bu arada yeni iş ve müşterinin gelmediği gün yüzüne çıkıyor. Patron acele ile ekibindeki teknik yeterliliği en iyi birkaç çalışanı account manager olarak atıyor. Buradaki temel motivasyon, teknik bilgisi en iyi kişinin en iyi satabileceği zannı. Zaman geçtikçe yeni iş ve müşteri fırsatları ortaya çıkıyor ama bu işler birtürlü kapatılamıyor. Bu duruma bir anlam vermek te zor parton açısından.Satışçı arkadaşlar teknik olarak her şeyi biliyorlar ve müşterinin her sorusuna cevap verebiliyorlar. Fakat müşteri işi teknik yeterliliği şüpheli bir rakibe veriyor. Hatta bu müşterilerden bir kısmı patronun çok yakın arkadaşı.

Patronumuz bu noktada bir karar vermek zorunda. Ya küçülmeye gidecek ve mevcut işlerle dönebilmeyi başaracak, ya da birşeyler yapacak ve bu krizi aşarak büyümeyi devam ettirecek. Akla hemen işinde uzman bir Satış Müdürü almak geliyor. İlanlar ve tanıdık çevreye verilen haberler ile birkaç adayla (tabiki şansları varsa) görüşülüyor. Fakat heyhat, talep edilen ücret ve imkanlar karşılanacak gibi değil. Diyelim ki bir şekilde bu ücreti vermeyi kabul etti, mevcut çalışanlar arasındaki dengeyi bozmayı göze alamıyor ve Satış Müdürü arayışından vaz geçiyor. Bari birkaç tane Account Manager alalım diyerek tekrar arayşa başlıyor. Maalesef burada da durum aynı. İstenen ücret ve imkanlar karşılanacak gibi değil. Bu durumda satış tecrübesi olmayan, teknik yönü kuvvetli ve biraz ağzı laf yapan düşük ücretli bir ya da birkaç kişi işe alınıyor. Mevcut çalışanlardan en uygun görüleni Satış Müdürü olarak atanıyor. Bu arada ekip 30 kişi civarına çıktı bile.

Patron çevresinde fikrine değer verdiği kişiler ile konuyu müzakere ediyor ve danışmanlık alması gerektiği ortak fikrine varılıyor. Piyasadan fiyatı en uygun bir firma ile anlaşılıyor ve anlaşılan firma bir süre çalışma yaparak patronumuzun önüne yaldızlı sözler ve şemalarla dolu bir rapor koyuyor ve bunu yaparsanız kurtulursunuz diyor. Paton raporu okuyor ya da okumaya çalışıyor ama işin içinden çıkılacak gibi değil. Ekibin hepsini gönderip yepyeni ve profesyonel bir ekip kurması lazım. Bunun yapılabilmesi de gerçekten imkansız. Geçti 6 ay daha ve dönebilme sorunu daha da arttı.

Buraya kadarki senaryu sorgulamaya ve şurada yanlış yapıldı, burada yanlış yapıldı demeye gerek yok. Patronun bu durumda anlaması gereken bir gerçek var. Kurduğu organizasyon kendisinin bir yansıması. Yani kendi birikimi ve bilgisi ne ise doğal olarak bu doğrudan organizasyona yansıyor. Patron eğer kendisini değiştirip geliştirebilirse, organizasyonun da buna zamanla ayak uyduracak.


Patronun temel olarak öğrenmesi gereken şey satışın kendisi (Satış, satış ekibi, bu ekibin yönetimi, takibi, prim ve performans yönetimi v.b.). Öncelikle iyi bir satışçı, sonrasında iyi bir Satış Müdürü olması gerekiyor ki, gerçekten satış yapabilen gerçek bir satış ekibi kurabilsin. Akabinde satış ekibini yönetecek bir Satış Müdürü istihdam ederek üzerindeki iş yükünü devredebilsin.